11 Mart 2018 Pazar

Yargıtay’a Göre Boşanma Sebepleri

Yargıtaya göre boşanma sebepleri nelerdir? İşte bu yazımda bunlara ayrıntılı değineceğim. Yargıtay’ın boşanma sebepleri olarak saydığı konulara ana başlıklar halinde değineceğim.

İddiaların İspatlanması

Yargıtay kararları doğrultusunda öncelikle iddia tek başına boşanma nedeni sayılamayacaktır. İddia edilen boşanma sebeplerinin ispatlanması gerekmektedir. Yargıtayın ispat hukuku çerçevesinde açılan davanın ispatlanamaması durumunda davanın red edilmesi gerektiği yönünde birçok kararı bulunmaktadır. Medeni Kanun Madde 6 uyarınca herkes “iddiasını ispatla” yükümlüdür kuralı gereğince davasını ispat edemeyen eşin boşanma davası red edilecektir.

Ağız ve Vücut Kokusu

Sizlere ilginç gelebilir ama “ağız ve vücut kokusu” da boşanma sebebi olarak Yargıtay kararlarında geçmektedir. Bunun için tespit edilmesi gereken husus tedavi imkanı olup olmadığı eğer tedavi imkanı varsa eşin tedaviden kaçınıp kaçınmadığıdır. Eşin ağız veya vücudu kokuyorsa bu tek başına boşanma nedeni değildir. Bu kokuların tedavi imkânı olmamalı veya eş tedaviye yanaşmamalı bu sebeplerle de evlilik çekilmez hale gelmelidir. Evliliğin çekilmez hale gelmesinden kasıt ise taraflardan evliliği devam ettirmesinin beklenemeyecek olmasıdır. Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/2-208 E ve 2005/262 K sayılı 13.04.2005 tarihli kararı emsal mahiyetindedir.

Aile Sırlarını Açıklamak

Yargıtay Kararlarında boşanma sebebi olarak değerlendirilen bir diğer kavram “Aile Sırlarını İfşa Etmek” yani “Aile Sırlarını Açıklamak”tır. Aile kurumunun yapısı gereği birçok konu evliliğe özeldir. Bu konuları eşlerden başka herhangi birine açıklamak aile kurumunun yapısına uygun düşmemektedir. Bu gizlilik ise evlilik kurumuna saygıdan dolayıdır. Aile içerisinde çeşitli tartışmalar, konuşmalar veya olaylar yaşanabilir. Bu olayın aile içinde kalması ana kuraldır. Bu sebeple Yargıtay ailenin sırlarını açıklamayı boşanma nedeni olarak değerlendirmektedir.

Altını ıslatmak

Yargıtaya göre bir diğer boşanma sebebi de “altını ıslatmak“tır. Alt ıslatma bir rahatsızlık olduğu için ağız ve vücut kokusu bölümünde anlattığımız tedavi ile ilgili hususlar değerlendirilerek bu konuda karar verilir. Eğer bu hastalığın düzelme imkanı yoksa veya eş tedaviye yanaşmıyorsa evliliğin devamı taraflardan biri için çekilmez hale geldiğinden boşanma kararı verilebilecektir.

Tehdit ve Hakaret

Yargıtay Kararların sıkça değinilen bir boşanma sebebidir. Burada önemli olan tehdit ve hakaretin boyutu değildir. Tehdit veya hakaretin gerçek olarak söylenip söylenmediğidir.  Yargıtay kararlarında “Tehdit” veya “Hakaret” olarak değerlendirilen birçok ifade vardır. Bunlara örnek vermek gerekirse;
  • Aleni olarak öldürmekle tehdit  (birilerinin duyacağı şekilde seni öldüreceğim demesi),

  • Aleni olarak aşağılamak, (Çok Çirkinsin, Seninle evleneceğime bekar kalsaydım gibi)

  • SMS yada E-posta yoluyla hakaret ve tehdit etmek,

  • Eşine küfür etmek,

  • Evden gitmesini ve onu istemediğini söylemek, (Eşine kişiliksiz kişiliği gelişmemiş, seni ailenin yanına göndereceğim adam olacaksın gibi sözler sarf etmesi)

  • Eşine insanların önünde küçük düşürücü laflar söylemek (Beceriksiz, hiçbir işe yaramıyorsun, erkek değilsin gibi)

  • Eşini birilerine satacağını söylemek

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Fakat burada anlaşılması gereken husus hakaret ve tehditin Yargıtay tarafından boşanma sebebi sayılacağıdır. Önemli olan ise söylenen sözlerin eleştiri mahiyetinde değil hakaret veya tehdit boyutunda olmasıdır. “Karşılıklı Hakarette” boşanma sebebi sayılacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/2-1159 E ve 2013/471 K sayılı 10.04.2013 tarihli kararı bu konuda emsal olarak kullanılabilir.

Borçlanma

Yargıtay Kararlarında boşanma sebebi olarak bir başka hususta “borçlanma”dır. Eşlerden biri borcunu ödememeyi alışkanlık haline getirmiş ise, ödeyemeyeceği şekilde borçlanarak icra takibi başlatılmış veya bu icra takibi yüzünden eve haciz gelmiş ise bu nedenlerle boşanma kararı verilebilir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2012/14896 E ve 2013/1651 K sayılı 24.01.2013 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir.

Kıskançlık

Yargıtay kararlarında geçen bir diğer boşanma sebebi de “aşırı kıskançlık”tır. Aşırı derecede kıskançlık göstermek bu nedenle geçerli bir boşanma nedeni olarak değerlendirilecektir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2005/13779 E ve 2005/17993 K sayılı 03.10.2005 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir.

Kumar

Yargıtay kararlarında sıkça karşılaştığımız boşanma sebeplerinden biri de “Kumar Oynamak”tır. Burada kumar oynamanın süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Ayrıca kumar oynamaktan kaynaklı olarak aileye karşı bakım görevlerinin yerine getirilip getirmemeye de bakılacaktır. Yargıtay kumar kavramını oldukça geniş tutmuştur. Ailenin ekonomisini tehlikeye sokmayacak bile olsa sürekli kumar oynamayı da boşanma sebebi olarak gördüğü davalar vardır. Son zamanlarda spor müsabakaları için yapılan bahislerde kumar kapsamında değerlendirilecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/9011 E ve 2010/12939 K sayılı 29.06.2010 tarihli kararında “Sürekli At Yarışı Oynamayı”da boşanma da ağır kusur olarak görmüştür.
Yargıtay kararlarında sıkça rastladığımız ailenin ekonomik durumunu tehlikeye düşürecek şekilde kumar oynanması geçerli bir boşanma sebebidir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2004/2001 E ve 2004/3479 K sayılı 18.03.2004 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir. Hukuk Genel Kurulunun önceki kanun döneminden beri gelen 200/2-1151 E ve 200/1177 K sayılı 27.09.2000 tarihli kararı da tüm bu konular için emsal teşkil edecek niteliktedir.

Bağımsız Konut Sağlamamak

Yargıtay kararlarında en sık rastladığımız boşanma nedenlerinden biri de kocanın eşine “bağımsız konut” sağlamamasıdır. Eğer kadının eşinin ailesinden farklı bir yerde oturma isteği varsa koca muhakkak bağımsız bir konut edinmek zorundadır. Bu davranışı yerine getirmeyen koca boşanma davasında kusurlu görülecektir. Bu konuda Hukuk Genel Kurulunun 2012/2-1159 E ve 2013/471 K sayılı 10.04.2013 tarihli kararı emsal teşkil edecek niteliktedir.

Bakire Olmamak

Bakire olmamak” Yargıtay kararlarında direk boşanma nedeni olarak görülmemiştir. Fakat Yargıtay evlilik öncesinde bekâretini kaybetmiş bir kadının bunu evleneceği kişiye söylemesi gerektiğini, kocanın bunu evlenme sonrasında öğrenmesinin güven sarsıcı bir hareket olması dolayısıyla kadının kusurlu olduğu çeşitli yargı kararlarında belirtilmektedir.

Başkasını Sevmek

Yargıtay evlilik birliği içerisinde eş haricinde başka birinin sevilmesini geçerli bir boşanma sebebi saymıştır. Yargıtay bir dosyada başka biri kadına sevgili olarak özlem duygusunu dile getiren kocayı ağır kusurlu olarak görüştür. Aynı şekilde “başkasını sevdiğini söylemek” gerçekten sevmese bile geçerli boşanma sebebi olacaktır. Başka biri ile yaşamak da açık bir boşanma nedeni ve aynı zamanda ağır kusurdur. Yine Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere eşini sevmediğini söylemekte geçerli bir boşanma sebebidir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2012/22740 E ve 2013/8550 K sayılı 28.03.2013 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir.

Beddua Etmek

Yargıtay evlilikte “Beddua Etmeyi” hakaret ile benzer mahiyette görmekte ve boşanma sebebi olarak değerlendirmektedir. . Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2004/15942 E ve 2005/2081 K sayılı 15.02.2005 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir.

Karşılıklı Kusur

Yargıtay boşanma davasında eşlerin “karşılıklı olarak kusurlu” olması halinde boşanmaya karar verilmesi gerekir demektedir. Bu konuda emsal mahiyetinde birçok karar bulunmaktadır.

Cumhuriyete Karşı Faaliyet

Yargıtay’ın verdiği dikkat çekici bir kararda “Cumhuriyete karşı faaliyette bulunmak” eylemini boşanmada asli kusur sayması ve bunu boşanma nedeni olarak görmesidir.

Çalışmaya İzin Vermemek

Eşinin çalışmasına izin vermeyerek” boşanmaya neden olan koca Yargıtay kararları doğrultusunda tam kusurlu sayılmaktadır. Kadının mesleğini icra etmesine kocası dâhil hiç kimse engel olamaz. Çalışmaya engel olan, eşinin çalışmasına rıza göstermeyen veya bunun sorun yaparak tartışma çıkaran eş tam kusurlu olacak ve boşanma sırf bu sebeple bile gerçekleşebilecektir.

Cimri Olmak

Yine Yargıtay kararlarında geçen ilginç bir boşanma nedeni de “cimri olmak”tır. Yargıtay 2. Hukuk dairesi verdiği bir kararda eşin aşırı cimriliğinin hayatı çekilmez hale getirmesini boşanma sebebi olarak görmüştür.

Cinsel İlişki

Yargıtay kararlarında çok fazla yer bulan bir boşanma sebebi de “Cinsel İlişki” kavramıdır. Bu kavram aldatma başlığındaki eş haricinde bir başkası ile cinsel ilişkiyi değil eş ile yaşanan yada yaşanamayan cinsel ilişkiyi kapsamaktadır.  Yerleşik yargı içtihatlarında evlilikten sonra uzun süre cinsel ilişki kurulamaması geçerli bir boşanma nedenidir. Ayrıca cinsel münasebet yaşansa bile bu süreden sonra uzun bir süre eşlerden herhangi biri cinsel ilişkiye yanaşmıyorsa bu da haklı nedenle boşanma sebebi olacaktır. Yargıtayın uzun süreden kastı bu tür durumlarda 3 ay civarında olmaktadır. Farklı Yargıtay kararlarında belirtilen yakın kavramları sıralayacak olursak; cinsel ilişki kuramamak, cinsel ilişkinden uzun süre kaçınmak, cinsel uyumun olmaması sebebiyle doyumun sağlanamaması, uzun süre olmasa bile sıklıkla cinsel ilişkiden kaçınmak, eş ile aynı yatakta yatmamak Yargıtay kararlarında bu konuda geçen belli başlı boşanma nedenleridir. Bu konuda Hukuk Genel Kurulunun 2010/2-674 E ve 2010/650 K sayılı 15.12.2010 tarihli kararı emsal olarak gösterilebilir.

Çalışmamak

Yargıtay kararlarında belirtilen bir diğer haklı boşanma nedeni de “çalışmamak”tır. Erkek çalışıp eş ve çocuklarına bakmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen koca kusurlu sayılacaktır. Gerektiği gibi çalışmayan ve evlilik kurumunun kendisine yüklediği görevlerini usulünce yerine getirmeyen koca Yargıtay kararları doğrultusunda tam kusurludur. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2003/4364 E ve 2003/5347 K sayılı 14.04.2003 tarihli kararı emsal teşkil edecektir.

Çift Cinsiyetli Olmak

Sizlere ilginç gelebilecek bir Yargıtay görüşü daha. Yargıtay yapılan bir temyiz incelemesinde “çift cinsiyetli” olduğu sebebiyle yapılan boşanma istemini haklı görmüştür.

Çocuklara Karşı Şiddet

Yargıtay kararlarında şiddetin her türlüsü ağır kusur ve boşanma sebebi sayılsa da farklı davalarda farklı şekillerde bu konu tezahür ettiği için “Çocuklara karşı şiddet” uygulanmasını ayrı başlık halinde açıklamanın faydalı olacağı kanısındayım. Yargıtay kararlarında çocuklarına karşı şiddet uygulayan, çocuğunu aç bırak, çocuğunu eve yada odaya kilitleyen, ebeveynlere ait uslandırma hakkını aşacak şekilde çocuklarını döven eşi, öz-üvey çocuk ayrımı yapmadan ağır kusurlu görmekte ve boşanma nedenini gerçekleşmiş saymaktadır.

Dedikodu

Türk ailelerinde sık sık karşılaşılan bir durum olsa da Yargıtay “Dedikodu” çıkarmayı boşanma sebebi saymıştır. Dedikoduya Yargıtay’ın bakış açısı ise gerçek olmayan bir olayın dillendirilmesi ve insanlarda bu olayın gerçek hissinin yaratılmasıdır. Dedikodu çıkarmak anlamında için bu inanç yeterli sayılmaktadır.

Eşin Ailesi İle İlişkiler

Yargıtay boşanma kararlarında eşlerin birbirlerine davranışları kadar ailelerine de davranışlarına önem vermektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında eşini ailesi ile görüştürmeyen kocayı ağır kusurlu saymıştır. Yine 2. Hukuk Dairesinin bir kararında eşinin ailesine hakaret eden kadını kusurlu bulmuştur. Eşlerin ailesine karşı şiddet uygulanması, ailesine karşı yapılması gereken bakım ve yardım görevlerinin eşlerden biri sebebi ile yapılamaması da Yargıtay kararlarında boşanma sebebi olarak sayılmıştır.

Evden Kovmak

Yargıtay’ın önem verdiği boşanma sebeplerinden biri de eşini “evden kovmak”tır.
Yargıtay eşin evden kovulmasını ağır kusur ve boşanma sebebi olarak görmektedir. Evden kovarken yapılan hakaretler ise Yargıtay kararlarında ayrıca bir kusur olarak sayılmaktadır. Fakat eşlerden biri diğer eşe ağır hakaretler etmiş diğer eş ise hakaret eden eşi evden kovmuşsa Yargıtay’a göre burada eşit kusur bulunmaktadır.

Eşe Karşı Şiddet

2013 senesinde bulunsakta maalesef ki ülkemiz “kadına karşı şiddet”in engellenmesi konusunda hala doğru düzgün yol alamamıştır. Bu konu için emniyet müdürlüğünde birimler kurulmuş olsa da Türk aile yapısı gereği erkek egemen toplumlarda çok sık görülen kadına şiddet olgusu hala varlığını devam ettirmektedir. Şiddetin her türlüsüne karşı olmamız gerekirken maalesef bir çok kez televizyonlar da, yazılı ve görsel basında bu tür olaylara tanık oluyoruz. Sokak ortasında öldürülen kadınlar, bıçaklananlar gün geçtikçe azalması gerekirken artıyor. Yargıtay’ın bu konuda tutumu ise oldukça net. Yargıtay eşe karşı uygulanan her tür şiddet eylemini ağır kusur ve boşanma sebebi sayıyor. Örnek vermek gerekirse; eşe tokat atmak, eşini darp etmek, odaya kilitlemek, eve kilitlemek, iterek yaralanmasına sebep olmak, ısırmak, elle yada bir silah vasıtasıyla yaralamak, eşe herhangi bir şey fırlatarak zarar vermek eylemleri bu kavram kapsamına girecektir.
Yargıtay bir kararında da eşinin dövülmesine sessiz kalan kocayı ağır kusurlu görmüştür. Bu sebeple eşe karşı şiddet uygulamanın yanında eşe uygulanan şiddeti engellememekte ağır kusur ve boşanma sebebidir.  Fakat kavga eşin ağır hakaretlerinden kaynaklanmışsa ve bu hakaretler karşısında verilen hasar ağır sayılmayacak mahiyette ise (annesine küfreden eşinin boğazını çizmesi gibi) Yargıtay bu durumları şiddet uygulayan eşin ağır kusuru olarak görmemektedir. Bu tür durumlarda Yargıtay’ın yerleşik görüşü eşleri karşılıklı olarak eşit kusurlu saymaktır. Fakat şiddet uygulayan eş için ağır kusur sayılmasa da bu tür durumlarda şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma nedeni olacaktır.
Bir sonraki yazımda Yargıtay’ın boşanma sebebi saydığı kavramları anlatmaya devam edeceğim.  Merak etmeniz için ise birkaç konu başlığını yazıyorum. Haftaya görüşmek dileğiyle yorumlarınızı bekliyorum.
Hastalığı İle İlgilenmemek
Yurtdışına Götürmemek
Eski Evlilikten Olan Çocukları İstememek
Sosyal Ortamlardan Soyutlama
Tarikat Toplantılarına Katılmak
Aşırı Alay Etmek
Güven Sarsıcı Davranışlar
Kocasının Tayin Olduğu Yere Gitmemek

6 Mart 2018 Salı

Sıfır otomobiliniz - aracınız arızalandığında haklarınız nelerdir?

Otomobilin arızalanması halinde tüketici sıfatına sahip araç sahibinin hakları nelerdir? Genellikle Satıcı bu gibi durumda tamir seçeneğini dayatabileceği gibi tüketici ücretsiz tamir seçeneğini cazip bularak daha doğrusu başka bir seçenek olmadığını hakkının olmadığını düşünerek tamir yoluna gitmektedir. Peki garanti kapsamında arıza çıkaran aracın sahibine tüketici olarak tanınan hakları nelerdir?

 28.05.2014 tarihinden bu yana yürürlükte olan Yasanın amacı ‘ ; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.’ olarak tarif edilmiştir.

 Ayıplı mal ‘ tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir. Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olur.’ olarak tarif edilmiştir. Hatalı mal nedeniyle artık 6502 sayılı yasa değil genel hükümlere göre üreticinin sorumluluğuna gidilebilmektedir.

6502 sayılı yasanın 3/f maddesinde Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi’ olarak tanımlanmıştır. Tanıma göre ticari veya mesleki amacıyla aracını satın alıp kullanan şirket ve şahıslar bu yazıdaki haklara sahip değildir. Tüketici olmayanların araçlarındaki ayıpları varlığı halinde hukuki koruma 6098 sayılı yasanın 219 ve devamı maddelerine göre olacaktır.

Otomobilin ayıplı olması durumunda ‘Tüketicinin seçimlik hakları’ vardır. Bu 4 seçenek Türk Hukukunun AB hukuku ile uyumlaştırılması sürecinde mevzuatımıza girmiştir.

Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;

a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,

seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.

 Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.

Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.

Belli başlı araçlarda üretim hatalarından kaynaklanan şanzıman,elektrik,motor arızaları kronik olarak vardır. Bu gibi hallerde otomotiv şirketleri ihtarname çekildiğinde fayda maliyet analizi yaparak rasyonel karar vermekte araç bedelini iade etmektedir.

Hukuki sürecin başlatılması araçtaki ayıbın arızanın servise ihbarından başlayarak ihtarname çekilmesi ve dava açılması öncesinde delil tespiti, delillendirme gibi aşamalarda uzman avukat desteği almanızda yarar vardır. Aracınızdaki arızanın tespitine yönelik olarak servis iş emirleri, tamir formları gibi evrakın bir örneğini servisten mutlaka alınız. Bu gibi belgelere araçtaki arıza şikayetinizin ne olduğunu açık, anlaşılır olarak dikte ettirerek yazdırınız. Her bir servis işlemine dair ayrı ayrı belge alınız.

Yargıtay’a Göre Boşanma Sebepleri

Yargıtaya göre boşanma sebepleri nelerdir? İşte bu yazımda bunlara ayrıntılı değineceğim. Yargıtay’ın boşanma sebepleri olarak saydığı ko...